top of page

2025’te Marka Değeri Neye Göre Ölçülüyor?: Görünürlükten Etkileşime

  • Yazarın fotoğrafı: Baran Zenginal
    Baran Zenginal
  • 29 Nis
  • 3 dakikada okunur

ree


Marka değeri ölçümü, dijital çağla birlikte köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık “Kaç kişi bizi gördü?” sorusu, yerini “Kaç kişi bizi gerçekten önemsedi?” sorusuna bırakıyor. 2025’te markaların gücü; etkileşim kalitesi, duygusal bağ ve toplumsal etki gibi çok boyutlu kriterlerle tanımlanıyor. Peki, bu yeni dünyada markalar nasıl ölçülüyor ve neye göre değer kazanıyor?

1. Görünürlük Artık Yeterli Değil: Derin Bağ Kurmanın Zamanı


Geleneksel pazarlama, marka bilinirliğini reklam bütçeleri ve medya çıkmalarıyla ölçerdi. Ancak bugün, yüzeysel görünürlük yerine “anlamlı varlık” öne çıkıyor.


Neden mi?Coca-Cola'nın "Share a Coke" kampanyası bunun en güzel örneği. Kişiselleştirilmiş şişelerle sıradan bir içecek, kişisel bir hatıraya dönüştü.

Araştırmalar ne diyor?Nielsen'in verilerine göre, tüketicilerin %59'u kendi değerlerini yansıtan markalara daha sadık.

Özetle:Artık markalar için aslolan, tüketicinin zihninde değil, kalbinde yer edinmek.


2. Etkileşim Kalitesi: Like Değil, Anlamlı Yorumlar Kazandırır


Sosyal medyada yüksek beğeni sayıları artık yeterli değil. Markalar, tüketicilerle gerçek diyaloglar kurmak zorunda.


  • X’te derin sohbetler: Starbucks’ın müşteri şikayetlerine kişisel yanıt vermesi, marka güvenini artırıyor.



ree

  • TikTok’ta samimiyet: Duolingo’nun eğlenceli ve insani içerikleri, kullanıcıların markayı “arkadaş” gibi görmesini sağlıyor.


Kritik Soru: Tüketiciler markanızla konuşurken ne hissediyor? Bir markayla kurduğumuz etkileşim, artık sadece bir ‘beğeni’ butonuna basmaktan ibaret değil. Markalar bize ‘Seni gerçekten dinliyorum’ hissini yaşatabiliyor mu? İşte asıl kritik soru bu…


3. Toplumsal Etki: Marka, Ne İçin Ayağa Kalkıyor?


2025’te markalar, sadece kâr değil, purpose (amaç) odaklı hareket ediyor. Sosyal sorumluluk, artık bir PR aracı değil, marka DNA’sının parçası.


Dünyadan Çarpıcı Örnekler:


  • Patagonia: Çevre aktivizmiyle tanınan marka, “Don’t Buy This Jacket” kampanyasıyla sürdürülebilir tüketime dikkat çekti. Ayrıca, şirketin sahibi Yvon Chouinard, 2022’de şirketi çevreyi koruma amacıyla bağışladı. Kaynak


  • Ben & Jerry’s: Sosyal adalet projeleriyle öne çıkan marka, “Justice ReMix’d” gibi özel dondurma lezzetleriyle yapısal ırkçılığa dikkat çekti. Kaynak



Türkiye’den Bir Örnek:


  • Eti’nin “Bir Damla Umut” Projesi: Su tasarrufu kampanyasıyla çevresel farkındalık yaratmayı hedefliyor. Kaynak


İstatistik: Edelman Trust Barometer’a göre, tüketicilerin %64’ü, inandıkları bir davaya destek veren markalara daha fazla ödeme yapıyor.


4. Sadakat ve Topluluk: “Beni Anlayan Marka” Etkisi


Marka sadakati artık bir “memnuniyet” meselesi değil, aidiyet meselesi. Tüketiciler, kendilerini temsil eden markalarla bir topluluk oluşturuyor.


  • Apple kullanıcıları: Sadece bir telefon değil, bir “yaşam tarzı” satın alıyor.

  • Tesla hayranları: Elon Musk’ın vizyonuna inanan bir fan kitlesi yarattı.

  • Lush müşterileri: Hayvan hakları ve sürdürülebilirlik için markayla birlikte mücadele ediyor.

  • Türkiye’den Çarpıcı Örnek:


    • BİM’in “Seninle Bir Ömür” Kampanyası: Uzun dönem müşteri sadakati projesiyle tüketicilerle duygusal bağ kurmayı hedefliyor.


Önemli Not: Markalar artık “müşteri” değil, “topluluk” yönetiyor.



5. Marka Değerinin Yeni Formülü: Hissiyat x Eylem



Artık marka değeri ölçümünde, geleneksel metriklerin yanı sıra duygusal etki kritik rol oynuyor.


Yeni Dönemin Öne Çıkan Örnekleri:


  • Tesla: Sürdürülebilir gelecek vizyonuyla müşterilerinde “daha iyi bir dünyaya katkı sağlıyorum” hissi yaratıyor.

  • LC Waikiki: “Herkes İçin Moda” anlayışıyla kapsayıcılık mesajı veriyor.



2025’in Formülü:


Marka Değeri = (Duygusal Bağ) x (Toplumsal Etki) x (Etkileşim Derinliği)


Son Söz: Rakamların Ötesinde Bir Hikaye


Marka olmak, artık bir tabela asmakla, bir reklam filmi yayınlamakla ya da bir influencer iş birliğiyle sınırlı değil. 2025’in dünyasında marka olmak; hayata dair bir duruş sergilemek, bir duyguyu sahiplenmek ve insanlara “Ben de senin gibi hissediyorum” diyebilmek demek.


Şunu çok net söyleyebilirim: Bugün insanlar artık sadece “ne” sattığınıza değil, “neden” sattığınıza bakıyor. Sizi takip etmek için değil, sizinle yürümek için oradalar. Bir markanın sesi, kalabalıkta yankılandığı kadar; bir insanın iç sesine de temas edebilmeli.


Kendi gözlemlerime göre, başarılı markalar artık en çok konuşanlar değil; en çok dinleyenler. En çok görünmeye çalışanlar değil; en çok hissettirenler. Ve en çok satanlar değil; en çok hatırlananlar.


Eğer markanız; insanların bir sabah kahvesinde, akşam yürüyüşünde ya da zor bir günün sonunda aklına gelebiliyorsa… O zaman işte gerçekten bir “değer” yaratıyorsunuz demektir.


Çünkü günün sonunda, insanlar logoları değil, hissettirdiklerinizi hatırlıyor.


 
 
 

Yorumlar


SUBSCRIBE VIA EMAIL

  • Facebook
  • Pinterest
  • Twitter
  • Instagram
bottom of page